Gündem

İran’daki bombalı saldırılar yeni çatışmanın habercisi mi?

Oğuzhan Osman BİLGİN – Rüstem PEHLİVANLAR – Herkes Duysun
BURSA (İGFA) –
3 Ocak Çarşamba günü İran’da, Kasım Süleymani’nin mezarındaki anma törenine katılanlara karşı gerçekleştirilen çifte bombalı saldırıda şu ana kadar 100’den fazla kişi hayatını kaybetti. Devam eden Hamas-İsrail çatışması ve Husilerin Yemen’deki saldırıları üzerine İran’a yapılan bu saldırı yeni bir çatışmaya kapı aralar mı?

Dış Politika Uzmanı Prof. Dr. İsmail Şahin, konu ile ilgili Herkes Duysun’a değerlendirmelerde bulundu.

İran’da 4 yıl önce ABD’nin düzenlediği saldırı sonrasında ölen Kasım Süleymani’nin sıradan bir isim olmadığını vurgulayan Prof. Dr. İsmal Şahin, “Kasım Süleymani 4 yıl önce ABD’nin Bağdat Havalimanı’na düzenlediği bir saldırıyla hayatını kaybetmişti. Kasım Süleymani, İran’ın sembol isimlerinden biriydi. Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Lübnan’a, İran’ın bölgedeki casusluk ve askeri operasyonlarından sorumlu, Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanıydı. Süleymani yalnızca İran’da bilinen bir isim değildi. İran’ın etkili olduğu irili ufaklı birçok ülkede de saygı duyulan bir şahsiyetti. Bu nedenle ölüm yıldönümü olan 3 Ocak günü memleketi Kirman’daki mezarı çok sayıda ülkeden ziyaretçi akınına uğruyordu.” dedi.

“SORU İŞARETLERİ GİDERİLMEDİ”

Her ne kadar ABD, saldırı ile alakası olmadığını açıklamış ve saldırıyı DEAŞ üstlenmiş olsa da bölgedeki gelişmeleri değerlendirdiğimizde İsrail ve ABD olağan şüpheli veya muhtemel itici güç olarak göze çarpıyor. İran’ın saldırıya ilişkin yaptığı açıklamaların kafalardaki soru işaretlerini gidermeye yetmediğinin altını çizen Şahin, “Ölümünün 4’üncü yılı münasebetiyle yine çok sayıda insan anma törenine katılmak üzere Süleymani’nin mezarının yolunu tuttu. Bu defa beklenmedik bir olay meydana geldi. Süleymani’nin mezarı yakınında düzenlenen tören sırasında meydana gelen bombalı saldırılarda yüzü aşkın insan hayatını kaybetti. İster istemez bu olay, dikkatlerin yeniden İran’a yönelmesini sağladı. Her ne kadar İran makamları gerçekleşen kanlı eylemi, ‘terör saldırısı’ şeklinde tanımlamış olsa da bu açıklama kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldırmaya yetmedi. Bunun nedeni çok basit. Zira bu patlamalar İran, Amerika ve İsrail arasındaki şiddetli gerilimin ortasında meydana geldi.” ifadelerini kullandı.

SALDIRILARIN ZAMANLAMASI MANİDAR

Kirman patlamalarının, İsrail tarafından Lübnan’ın başkenti Beyrut’a düzenlenen saldırılardan bir gün sonra meydana gelmesinin manidar olduğunu belirten Prof. Dr. İsmail Şahin, “Bu zamanlama İsrail’e duyulan şüphelerin artmasının bir diğer nedeni oldu. Hatırlanacağı üzere İsrail’in Beyrut’a saldırısında Hamas’ın siyasi kanadının en üst düzey isimlerinden Salih Aruri öldürülmüştü. Yaklaşık bir hafta önce de Kasım Süleymani’nin yakın arkadaşlarından İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun Suriye’deki komutanlarından Razi Musevi, İsrail’in Suriye’de düzenlediği saldırıda öldürülmüştü.” şeklinde konuştu.

İran’da dini çevrelerin saldırıdan İsrail’i sorumlu tuttuğunu kaydeden Prof. Dr. İsmail Şahin, İran’dan İsrail’e bir yanıt gelip gelmeyeceği hususunda ise şu değerlendirmelerde bulundu:

“İsrail, Yemen’in önemli bir kısmını kontrol eden İran destekli Şii Husiler’in, İsrail’in Gazze saldırıları nedeniyle Kızıldeniz’deki İsrail deniz ticaretine verdiği zararlardan oldukça rahatsız ve bu durumu ‘İran terör eylemi’ olarak nitelendiriyor. Zaten İsrail’e göre Hamas’ın arkasındaki en önemli güç İran. Bu iddialardan dolayı İsrail’in Gazze saldırılarını, İsrail-İran çatışmasına çevirme peşinde koştuğu birçok uzman tarafından da dillendirilmişti. Hatta bazı uzmanlara göre Gazze’de örtülü bir İran-İsrail savaşı söz konusuydu. Tüm bunlardan dolayı Kirman saldırıları, İran kamuoyu tarafından İsrail’in bir operasyonu olarak yorumlandı. Hatta İran’daki bazı siyasi ve dini otoriteler saldırıları, İsrail’in işi’ olarak açıkça nitelendirmekten kaçınmadı. Bu bağlamda İran’ın önemli kanaat önderlerinden Mücteba Zul’Nuri’nin ‘Siyonist rejimi, küresel operasyonel değeri olacak bir intikamla cezalandıracağız’ sözleriyle bu durumu sert bir şekilde ifade etmesi, yakın gelecekte bölgede tansiyonun yükselerek devam edeceğini gösteriyor.”